27 Ekim 2011 Perşembe

sevmek zamanı


Ben bıraktım, Halil sigara üstüne sigara yakıyor.

İlk sahne. Fena yağmur altında paltolu, hırlı bir Halil, zengin manzaralı bir köşke, tornavida vasıtası ile davetsiz giriyor.  Alışkın adımlarla salonu geçip pikabı açıyor -O pikaptan bende de var- Romantikli bir Yeşilçam şarkısı açıp koltuğa kuruluyor ve bir sigara yakıyor -O sigaradan bende yok- Karşı duvarda asılı resmi seyredip yoğun duygulara dalıyor.  Ben ise şu günlerde pikabı açıp yanında çekirdek çıtlıyorum, haliyle dişlerimin arasında kırılan kabukların sesi ve tüküremediğim kabukların ağzımda oluşturduğu yığın yüzünden, duygularım onunki kadar yoğun olmuyor.

 
İkinci sahne. Resim insanı Meral, arkadaşlarıyla hoplaya zıplaya şen kahkahalarla köşke geliyor ve bir anahtar vasıtası ile edepli bir şekilde içeri giriyor. Yukardan pikap sesi geldiği ve aşırı cesaretli olduğu için süzüle süzüle olası hırsızın bulunduğu odaya gidip sesin kaynağını kontrol ediyor. Halil koltukta o mendebur sigarayı içmeye devam ediyor.

Üçüncü sahne. Cesur Meral, hırlı Halil’i sorguya çekiyor. İşte burada Halil’in aslında hırsız değil resme aşık bir romantik olduğunu ve her gün oraya gelip sigara içerek, saatlerce resmi izlediğini öğreniyoruz Meral’le birlikte. Her 1986 model insan gibi, o an Meral’in eline sert bir cisim alıp ‘ayy pis sapık manyak defol git bu evden çantamda biber gazı var’ diyeceğini düşünüyoruz fakat film siyah beyaz olduğu ve sahnede bizim anlayamayacağımız naftalin kokulu bir aşk hikayesi anlatıldığı için Meral kızmak yerine bu büyük aşka hayran oluyor. O da Halil’e aşık oluyor. Halil hala sigara içiyor.
Kucağımda sevdiğim ve ben etkileniyoruz bu sahneden. El ele tutuşuyoruz. Fakat Halil hevesimizi kursağımızda bırakıyor jön bir Yeşilçam dönüşüyle "resminle arama girmeye ne hakkın var! ben seni değil, resmini seviyorum." diyor. Bu artistlik, ki bence kesinlikle sigaradan kaynaklanıyor, rahatsız ediyor bizi, hadi lan diyoruz. 198X model düşünce burada yeniden devreye giriyor.


Bu sırada kucağımdaki sevgilim uykuya dalıyor, kontrolsüz güç kullanarak yanaklarını sıkmaya ve öpmeye başlıyorum. Uyanıp “yieeaaa noluyo” demesine rağmen kurtulmasına izin vermiyorum. Hayvan gibi, çılgın gibi seviyorum bir süre. Sonra bırakıyorum tekrar uykuya dalıyor. Halil iskeleden denize bakarak bir sigara daha yakıyor. Zaten filmdeki tüm iskeleler sigara eşliğinde uzaklara bakmak için inşa edilmiş, herhangi bir yüzen nesnenin yanaştığı görülmüyor.
Film içine çekmeye başlıyor, her geçen saniyede 2011'den geriye sayıyorum yavaş yavaş. Sürekli ud çalan kadim dostun gazı ve Meral’in hisli mektubu sayesinde Halil kırıyor inadını ve çetrefilli bir aşk başlıyor. Kah birlikte oluyorlar sandal sefaları falan, kah ağlamalı bir şekilde ayrılıyorlar depresyon falan. Ama GPS'li bedenler hangi kuytu korulukta, hangi ücra iskelede sigara içerse içsin, buluyor birbirini ve tekrar barışıyorlar.
Bu arada, Halil gittiği her yere götürüyor çerçeveli koca resmi ve hep resimle birlikte duygulanıyor ud sesinde. Arkadaşının kendi sesinden çok udunun sesini duyuyoruz filmde, ki bu daha fena çekiyor bizi hikayeye.
Fakirlik tribine giren Halil tam evlenmeye karar vermişlerken, son bir kez yağmur altında ayrılıyor sevdiğinden. Tüm ayrılmalar yağmur altında oluyor, ayrılmak yetmiyormuş gibi bir de dize kadar çamurun içinde, ipsiz sapsız bir yerde donlarına kadar ıslanıyorlar. Böyle olunca insanın daha bir ağlayası geliyor. 



Uyuyan sevgilimin elini usulca tutuyorum tekrar bu sefer uyandırmaya korkarak, nazikçe. Halil resme bakıp sigara içiyor, ben uyuyan sevgilime bakıp sakız çiğniyorum. Halil kadar havalı değilim ama o an aynı şeyi düşünüyorum, aynı duygu yoğunluğunu yaşıyorum. Film tamamen ele geçiriyor beni, geri sayım, çekim yılında sabitleniyor filmin. Yavaşça saçlarını okşuyorum sevdiğimin.
Halil evleneceğinin haberini alıyor Meral’in. Meral kızmıştı çünkü Halil’in, havai sosyete kızı muamelesinden ve hırslı kötü aşığın evlenme teklifini kabul etmişti. Burada bu hırslı kötü aşıktan bahsetmeliyim, zat-ı muhterem varlıklı bir aileden gelmekte ve Meral ile ilgilenmektedir. Meral’in Halil’i sevdiğini öğrendiğinde hırsı tavan yapmış, Halil’i kötüleyebilmek için her türlü itliği mübah görmüş bir insandır. Arabası vardır ve bir sahnede kopuk arkadaşlarına Halil’in ağzını burnunu kırdırmıştır. Çok şükür bizim hırslı kötü aşığımız yok. Allah düşmanımın başına vermesin.
Son olarak, Meral’in evleneceğini duyduğu için aşkı daha da sapık bir hal alan Halil resmin yanına birde gelinlikli bir cansız manken almış bu garip üçlü sandal sefasına çıkmıştır -Halil kürek çekerken bile sigara içebilen duygu yoğunluğunda bir aşıktır-  Meral düğünden kaçar ve yine aşkı sayesinde teknolojisiz ortamda Halil’i en saçma yerde bulur, sandala atlar, alışkın olduğu için resmi ve cansız mankeni yadırgamaz, hepsini sırasıyla suya atar. Artık vakit kavuşmak vaktidir. Bu çiftin, gençlerin ve çocukların ahlaki gelişimini olumsuz yönde etkileyebilecek bir şeyler yapacağını anlayan kamera uzak plana geçer. O sırada hırslı kötü aşığı görürüz. O da sanırım aşkı sayesinde bulmuştur aşıkları, bir süre uzaktan izler. Genç olduğu için ahlakı bozulur, fizikseli değişir, kaşı gözü oynamaya başlar. Günümüzün aksine o zamanlar arabalarda, tatsız anlaşmazlıklara karşı vites kolunun yanında, levye yerine dürbünlü uzun namlulu bir tüfek yer almaktadır. Tüfeği çektiği gibi mertliğini bozar ve mozaikli şeylerin yapıldığı sandala verir kurşunu..
Uzaktan izleyen udi arkadaş hemen kabullenir öldüklerini ve sağlık birimlerine haber vermek yerine ağıt yakar. İzleyenler olarak bizde matemine eşlik ederiz. Ve bu naftalin kokulu aşk, birden daha tanıdık, daha sıcak, daha bizden bir hikaye oluverir.


Kucağımda uyumakta olan sevgilim nazikçe ve duygu dolu sevildiğini fark edince anlar erkeğindeki değişimi. Filmi onun tavsiye etmesine ve yarısında uyumasına bakılarak amaçlı bir eylemin başarılı bir sonucu olduğu varsayılabilir.
Hikayemiz sevgilinin kucakta yatağa taşınması ve usulca verilen buselerle uykuya teslim edilmesiyle son bulur. Bir süre uyurken masumiyeti ve saf güzelliği izlenir, şanslı erkek olgusu göğsünü kabartır erkeğin. 


4 yorum:

  1. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Başar'ın asıl intikamını 2011'de görecekmişiz meğer... Bu ne biçim yazıdır yahu?

    YanıtlaSil
  3. Başar'ın intikamı olarak görülmesi ilginç. Sadece başta bu tarz hikayelerle, anlatımlarla dalga geçen bir insanın, filmin sonuna doğru, filmden ne kadar etkilendiğini anlatmaya çalıştı yazı. O günlerde çekilmiş bir filmin bunca yıl geçmesine rağmen önce biraz garipsense de hala insanı ne kadar etkileyebildiği de cabası. Bana absürd gelen şeyleri belirtmeseydim filmin yarattığı etkiyi tam olarak vurgulayamazdım. Tüm bu zıtlıklara rağmen insana dokunabilen bir film olması nedeniyle aslında bir bakıma yüceltildi.

    YanıtlaSil
  4. Birbirine paralel giden "Sevmek Zamanı"yla "Sevgili Zamanı"nın eriyerek iç içe geçtiği güzel bir karışım olmuş.

    YanıtlaSil