Ben bıraktım, Halil sigara üstüne sigara yakıyor.
İlk sahne. Fena yağmur altında paltolu, hırlı bir Halil,
zengin manzaralı bir köşke, tornavida vasıtası ile davetsiz giriyor. Alışkın adımlarla salonu geçip pikabı açıyor
-O pikaptan bende de var- Romantikli bir Yeşilçam şarkısı açıp koltuğa
kuruluyor ve bir sigara yakıyor -O sigaradan bende yok- Karşı duvarda asılı
resmi seyredip yoğun duygulara dalıyor.
Ben ise şu günlerde pikabı açıp yanında çekirdek çıtlıyorum, haliyle
dişlerimin arasında kırılan kabukların sesi ve tüküremediğim kabukların ağzımda
oluşturduğu yığın yüzünden, duygularım onunki kadar yoğun olmuyor.
İkinci sahne. Resim insanı Meral, arkadaşlarıyla hoplaya
zıplaya şen kahkahalarla köşke geliyor ve bir anahtar vasıtası ile edepli bir
şekilde içeri giriyor. Yukardan pikap sesi geldiği ve aşırı cesaretli olduğu
için süzüle süzüle olası hırsızın bulunduğu odaya gidip sesin kaynağını kontrol
ediyor. Halil koltukta o mendebur sigarayı içmeye devam ediyor.
Üçüncü sahne. Cesur Meral, hırlı Halil’i sorguya çekiyor.
İşte burada Halil’in aslında hırsız değil resme aşık bir romantik olduğunu ve
her gün oraya gelip sigara içerek, saatlerce resmi izlediğini öğreniyoruz
Meral’le birlikte. Her 1986 model insan gibi, o an Meral’in eline sert bir cisim
alıp ‘ayy pis sapık manyak defol git bu evden çantamda biber gazı var’
diyeceğini düşünüyoruz fakat film siyah beyaz olduğu ve sahnede bizim
anlayamayacağımız naftalin kokulu bir aşk hikayesi anlatıldığı için Meral
kızmak yerine bu büyük aşka hayran oluyor. O da Halil’e aşık oluyor. Halil hala
sigara içiyor.
Kucağımda sevdiğim ve ben etkileniyoruz bu sahneden. El ele
tutuşuyoruz. Fakat Halil hevesimizi kursağımızda bırakıyor jön bir Yeşilçam dönüşüyle
"resminle arama girmeye ne hakkın var! ben seni değil, resmini seviyorum." diyor. Bu artistlik, ki bence kesinlikle
sigaradan kaynaklanıyor, rahatsız ediyor bizi, hadi lan diyoruz. 198X model düşünce
burada yeniden devreye giriyor.
Bu sırada kucağımdaki sevgilim uykuya dalıyor, kontrolsüz
güç kullanarak yanaklarını sıkmaya ve öpmeye başlıyorum. Uyanıp “yieeaaa noluyo”
demesine rağmen kurtulmasına izin vermiyorum. Hayvan gibi, çılgın gibi seviyorum
bir süre. Sonra bırakıyorum tekrar uykuya dalıyor. Halil iskeleden denize
bakarak bir sigara daha yakıyor. Zaten filmdeki tüm iskeleler sigara eşliğinde
uzaklara bakmak için inşa edilmiş, herhangi bir yüzen nesnenin yanaştığı
görülmüyor.
Film içine çekmeye başlıyor, her geçen saniyede 2011'den
geriye sayıyorum yavaş yavaş. Sürekli ud çalan kadim dostun gazı ve Meral’in
hisli mektubu sayesinde Halil kırıyor inadını ve çetrefilli bir aşk başlıyor.
Kah birlikte oluyorlar sandal sefaları falan, kah ağlamalı bir şekilde
ayrılıyorlar depresyon falan. Ama GPS'li bedenler hangi kuytu korulukta, hangi
ücra iskelede sigara içerse içsin, buluyor birbirini ve tekrar barışıyorlar.
Bu arada, Halil gittiği her yere götürüyor çerçeveli koca
resmi ve hep resimle birlikte duygulanıyor ud sesinde. Arkadaşının kendi
sesinden çok udunun sesini duyuyoruz filmde, ki bu daha fena çekiyor bizi
hikayeye.
Fakirlik tribine giren Halil tam evlenmeye karar
vermişlerken, son bir kez yağmur altında ayrılıyor sevdiğinden. Tüm ayrılmalar
yağmur altında oluyor, ayrılmak yetmiyormuş gibi bir de dize kadar çamurun
içinde, ipsiz sapsız bir yerde donlarına kadar ıslanıyorlar. Böyle olunca
insanın daha bir ağlayası geliyor.
Uyuyan sevgilimin elini usulca tutuyorum tekrar bu sefer
uyandırmaya korkarak, nazikçe. Halil resme bakıp sigara içiyor, ben uyuyan
sevgilime bakıp sakız çiğniyorum. Halil kadar havalı değilim ama o an aynı şeyi
düşünüyorum, aynı duygu yoğunluğunu yaşıyorum. Film tamamen ele geçiriyor beni,
geri sayım, çekim yılında sabitleniyor filmin. Yavaşça saçlarını okşuyorum
sevdiğimin.
Halil evleneceğinin haberini alıyor Meral’in. Meral kızmıştı
çünkü Halil’in, havai sosyete kızı muamelesinden ve hırslı kötü aşığın evlenme
teklifini kabul etmişti. Burada bu hırslı kötü aşıktan bahsetmeliyim, zat-ı
muhterem varlıklı bir aileden gelmekte ve Meral ile ilgilenmektedir. Meral’in
Halil’i sevdiğini öğrendiğinde hırsı tavan yapmış, Halil’i kötüleyebilmek için
her türlü itliği mübah görmüş bir insandır. Arabası vardır ve bir sahnede kopuk
arkadaşlarına Halil’in ağzını burnunu kırdırmıştır. Çok şükür bizim hırslı kötü
aşığımız yok. Allah düşmanımın başına vermesin.
Son olarak, Meral’in evleneceğini duyduğu için aşkı daha da
sapık bir hal alan Halil resmin yanına birde gelinlikli bir cansız manken almış
bu garip üçlü sandal sefasına çıkmıştır -Halil kürek çekerken bile sigara
içebilen duygu yoğunluğunda bir aşıktır-
Meral düğünden kaçar ve yine aşkı sayesinde teknolojisiz ortamda Halil’i
en saçma yerde bulur, sandala atlar, alışkın olduğu için resmi ve cansız
mankeni yadırgamaz, hepsini sırasıyla suya atar. Artık vakit kavuşmak vaktidir.
Bu çiftin, gençlerin ve çocukların ahlaki gelişimini olumsuz yönde
etkileyebilecek bir şeyler yapacağını anlayan kamera uzak plana geçer. O sırada
hırslı kötü aşığı görürüz. O da sanırım aşkı sayesinde bulmuştur aşıkları, bir
süre uzaktan izler. Genç olduğu için ahlakı bozulur, fizikseli değişir, kaşı
gözü oynamaya başlar. Günümüzün aksine o zamanlar arabalarda, tatsız
anlaşmazlıklara karşı vites kolunun yanında, levye yerine dürbünlü uzun namlulu
bir tüfek yer almaktadır. Tüfeği çektiği gibi mertliğini bozar ve mozaikli
şeylerin yapıldığı sandala verir kurşunu..
Uzaktan izleyen udi arkadaş hemen kabullenir öldüklerini ve
sağlık birimlerine haber vermek yerine ağıt yakar. İzleyenler olarak bizde
matemine eşlik ederiz. Ve bu naftalin kokulu aşk, birden daha tanıdık, daha
sıcak, daha bizden bir hikaye oluverir.
Kucağımda uyumakta olan sevgilim nazikçe ve duygu dolu
sevildiğini fark edince anlar erkeğindeki değişimi. Filmi onun tavsiye etmesine
ve yarısında uyumasına bakılarak amaçlı bir eylemin başarılı bir sonucu olduğu
varsayılabilir.
Hikayemiz sevgilinin kucakta yatağa taşınması ve usulca
verilen buselerle uykuya teslim edilmesiyle son bulur. Bir süre uyurken
masumiyeti ve saf güzelliği izlenir, şanslı erkek olgusu göğsünü kabartır
erkeğin.